19 Ağustos 2015 Çarşamba

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde

Buralara uğramayalı epey olmuş. Uzun bir süre blog dünyasında sadece okuyucu olmakta güzelmiş :)
Ama insan elbette bir süre sonra yazma ihtiyacı hissediyor. 

Artık Güney 2 yaşını geçti ve onunla geçirdiğim vaktin her saniyesi daha da değerli ve daha dolu dolu olmaya başladı. Hele de yaz dönemi evlere girmek istemiyor yımırcak :)

Bu şartlar altında insan kendine pek zaman ayıramıyor. Bazen elime aldığım bir kitap 1 ay boyunca elimde sünüyor ve kendi halime bakıp acıyorum. 



Ama artık insanlık için çok yeni olmasa da kendi adıma yeni bir keşfim oldu. E-kitap olayına giriş yaptım. Biraz geç kaldım aslında farkındayım ve asla eline bir kitabı alıp sayfalarını çevirerek okumanın hazzını vermiyor buna da tamam. Ama en azından gün içinde boş kaldığım zamanlarda biraz okumak bana çok iyi geliyor, bunu biliyorum. 

Reklama girecek ama severek takip ettiği http://www.idefix.com/ekitap/ sitesinden e-kitapları temin ediyorum ve şu sıralar az da olsa kendi halime acıma psikolojisinden çıkmış bulunuyorum :)

Bunun dışında Murat Gülsoy'un "Gölgeler ve Hayaller Şehrinde" kitabını bu yaz okudum. Kitap İstanbul'u gerçekten gölgeler ve hayaller şehri olarak tanımlıyor. O kadar iyi kurgulanmış ki roman, bazı yerlerde gerçekle kurgu arasında gidip geldim. Tam olarak kökeni konusunda kafası karışık olan ve kendini bir yere ait hissedemeyen eğitimli bir gencin arayışları ve içsel hesaplaşmalarını yakın bir arkadaşına mektuplaşarak anlatması üzerine kurulmuş bir roman.

İsmi Fuat olan bu gencin babası da Beşir Fuat'tır. Beşir Fuat Osmanlı döneminin ilk entellektüellerindendir. Aynı zamanda koyu bir materyalisttir. Dönemi için 3-4 gömlek ileride bir adamdır. Fakat onun hayatı da inişli çıkışlı dönemlerden geçmiş ve yine Beşir Fuat'ın kendi isteğiyle son bulmuştur. Beşir Fuat intiharını bir deney gibi uygulamış, cesedinin ise tıp öğrencileri tarafından incelenmesi için o dönem ki Tıbbiye'ye bağışlamak üzere vasiyet etmiştir. Bu vasiyet bana yakın zamanda kendi isteğiyle hayatına son veren Mehmet Pişkin'i hatırlattı. O da aynı vasiyette bulunmuştu. Ve nasıl bir tesadüf ki ikisinin de bu vasiyetleri yerine getirilmedi. Mukadderat !

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde, aynı zamanda dönemin siyasi atmosferini de çok iyi anlatmış ve günümüz ile bağlantı kurmamızı sağlayacak bir çok ip ucunu da alt metinlerde vermiş. Tabandan gelmeyen her türlü yenilik ve değişimin, toplumun üzerine ne kadar oturduğuna dair sorular sormaktadır. Ve taa o zamanlardan gelen bu alışkanlığın günümüzde de izlerine rastlanmakta olduğunu modernleşmenin ve gelişmenin tepeden inme şekilde topluma giydirilmesinin olumsuz sonuçlarıyla hala mücadele etmekte olduğumuzu bize hatırlatıyor. Üzerimizde iğreti duran bu şey de neyin nesi diyorsunuz.  "Batı'dan gelen her şey iyidir, Doğu'nun mistisizmi bizi geriye götürmektedir" anlayışına da "Doğu'nun samimiyetini ve derinliğini Batı'da bulamazsın"a da karşı bir görüş geliştirmektedir.

"Doğulu muyum? Yoksa Batılı mı?" temelinde Fuat karakteri kendi aidiyetini sorgulamaktadır. Bu içsel döngülerin sonunda, soruların kesin bir cevabı olmamakla birlikte terazinin kefelerine ayrı ayrı çıkan "doğu" ve "batı" analizi bu zamandaki hislerimize de tercüman olmaktadır. 

Kitabı okuduktan sonra üzerine uzun uzun düşünmek iyi geldi diyebilirim. Eh tabi bir de o dönemde yaşamış Beşir Fuat'ı araştırma istediği uyandırması da bonus oldu. Beşir Fuat'ı tanımış olmaktan dolayı mesudum :)

Okursanız pişman olmazsınız, diyebilirim :)











0 yorum:

 

TRİŞKADAN NAĞMELER Copyright © 2012 Design by Ipietoon Blogger Template