9 Haziran 2014 Pazartesi

6. Hastalık: "Yüksek Ateş İle 4 Gün"

Geçen hafta canikom, cankuşum, canparem 6. hastalık geçirdi. İlginç bir hastalıkmış vesselam...başlarda korkutup sonlarına doğru derin bir ohh çektiren birtakım olaylar yaşattı bize.



3-4 gün boyunca Güneyto yüksek ateşle savaştı. İlk gün belki düşer, dişten falandır diye ateş düşürücülere (Calpol ve İbufen 3-4 saat arayla) ve ılık duşa ağırlık verdik. İkinci gün de ateş tam gaz devam edince soluğu doktorda aldık. Boğazları biraz kızarık dedi doktorumuz, açıkçası bunu artık biz de fark ediyorduk. Çünkü boğazı ağrıdığı zaman öegg uöüghhh gibi garip sesler çıkararak öksürmeyle kusma arası bir takım hareketler içine giriyordu kuzucuk. Her ihtimale karşı bir boğaz kültürü alındı, temiz çıktı. Doktorcuğumuz, Ateş düşürücülere ve ılık duşa devam diyerek bizi eve gönderdi. Kendi atlatabilir diye düşündü. 3. gün de ateş düşmedi ve gün sonu yine soluğu doktorda aldık. Çünkü duş aldırıp ateş düşürücü vermezsek direk ateşi 39'lara kadar çıkıyordu. Yüksek ateş beni her zaman korkutmuştur. Aklıma hiç iyi şeyler getirmez ne yazık ki...

Ateşin çocuğun bağışıklığı için gerekli olduğunu, savunma mekanizması olduğunu ve daha nice bilimsel veriyi bana isterseniz yüzlerce kez anlatın, isterseniz damardan verin, ben yine ikna olmam ateş kötüdür, kakadır, eöghh tür. 

Doktor bu sefer kan tahlili yapalım ona göre ilaç gerekirse yazarım dedi. Kan tahlili sonuçları da normal ve temiz çıktı. Sadece vücudunda bir enfeksiyon olduğunu tespit edebildik. Ama antibiyotik kullanacak kadar ciddi bir şey değil, kendi atlatacak dedi doktor amcamız. Ve ekledi, "bugünden sonra ateşi düşmeye başlayacak." ay hadi inşallah diye diye evin yolunu tuttuk yine...Doktorumuzu hastalık dönemini yönetme ve boşuna antibiyotik vermeme yönündeki eğilimi için bir kez daha takdirle anacaktım, her şey bittiğinde. 

Nitekim de 4. günün içinde ateşi düşmeye başladı. Ateş düşürücü şurupların ve duşların arası giderek açıldı. 5. gün ise bir de baktık ki, Güneyto'nun gövde bölgesinde isilik gibi minik mink döküntüler oluşmuş. Hemen doktoru aradım ve anlattım. Direk 6. Hastalık dedi. 

6. Hastalığı geçen hafta yine internette okumuş ve "ohh neyseki bizimkine bu tür birşey olmadı" diye içimden geçirmiştim. Yine "maşallah" dediğim 3 gün yaşamıyordu. Aslında 6. Hastalık olduğunu öğrenince rahatladım diyebilirim. Çünkü sebebi bilinmeyen bir nedenden dolayı yükselen ateş ve bir bilinmeze doğru giden yüksek ateşli geceler insanı daha çok korkutuyor. Gece uyumaya korkar olmuştum, ya o esnada ateş yükselir de çocuk havale geçirirse diye...yine ben de en olumsuz senaryolar devreye girmişti. Oysa babası ateşi yükselirse ağlar zaten diye dert etmeyip uyumamı salık veriyordu. Yine endişeli-gergin anne ve onu sakinleştiren baba olmuştuk. 

İlginç bir hastalık demiştim dimi? Tanısı ancak hastalığın sonunda konulabiliyor. Doktora döküntülerden bahsedince direk "iyi ki antibiyotik kullanmamışız, getirmenize gerek yok 3-4 gün içinde geçecek o döküntüler, bol sıvı alsın bu süreçte" dedi. Derin bir ohhhh çektim gerçekten. Ateşi yükselen çocuğa sıvı kaybettiği için, bol sıvı takviyesi gerekiyormuş bu tüm hastalıklar için geçerliymiş, her hastalık bir şey öğretiyor bunu da öğrenmiş oldum. Bu vesileyle "neden bu hastalığın doğru dürüst bir adı yok acabağğ?" diye girdiğim araştırmada şunlara ulaştım:

"Altıncı hastalık genellikle 6 ay ile 3 yaş arasındaki çocuklarda görülen , 3-4 gün Yüksek ateşle seyreden ve ateşin hemen ardından pembe pembe küçük döküntü dediğimiz lekeler oluşturan , Virüslerin sebep olduğu bir hastalıktır.
Etkeni Herpes virüs tip 6 denilen bir virüstür. Çocukluk çağında yüksek ateşle seyreden ve genellikle de gereksiz yere yüksek doz antibiyotik kullanılmasına neden olan bir hastalıktır.Hastalığın geçirildiği sırada ateşin oldukça yüksek seyretmesi ve hiçbir hastalık belirtisi göstermeden 3-4 gün kadar sürekli çıkıp inmesi aileleri oldukça tedirgin eder ve paniğe kapılmalarına neden olur.

Hekimler yönünden de bakıldığında ateşin olduğu dönemde hiçbir muayene belirtisi vermemesinden dolayı ve nedeni belli olmayan bir ateş görüntüsü vermesi dolayısı ile hekimleri de çok huzursuz eder ve çoğu hekim de 3-4 gün sonra döküntüleri gördüğünde Ateşin düşmesi ile aile ile birlikte derin bir nefes alıp oh be der.......!

6.Hastalık ingilizcede Roseola, Roseola infantum, 3-Day-Fever (3 Günlük Ateş), baby measles ve rose rash olarak da bilinir. Hatta bizim gibi “sixth disease” de denilir." http://haberkibris.com/6inci-hastaliga-dikkat-2012-08-12.html


Aynen yaşadıklarımızı anlatıyordu bu yazı :)) yine yalnız değilmişiz diye yüzümde anlamsız gevrek bir gülümse ile okudum hepsini. İnsan çocuk sahibi olunca sanki bütün ekstrem şeyler onun başına geliyor sanıyor. Halbuki hastalık dediğin herkesin başında olan bir illet. Anlamsız gevrek gülümseye gelince...Sanki başka çocuklar bu hastalığı geçirdi diye sevindim mi? Hayır, aslında bu tamamen yalnız olmadığını bilmenin insana verdiği rahatlama hissinden kaynaklanıyordu, ve bu tamamen ayrıca üzerine düşünüp yazılması gereken bir araştırma konusuydu. Belki de bu daha önce binlerce kez üzerine yazılmış çizilmiş ama benim hala tüketemediğim bir konuydu :)

Oh be dedirten altın değerinde bir kaç bilgi daha; 6. Hastalığın aşısı yokmuş ve hastalığı geçirenlerde bir daha görülmüyormuş. Genelde mevsim geçişlerinde görülen, solunum yoluyla bulaşan bir virüsmüş. Bu hastalığı da atlatmış olmanın sevinci ile Güneyto'nun yeniden canlanmasını takip eden hafta içinde her şey normale döndü. Hasta olduğu dönemde yeme-içme olayları yine ölümdü bizim için. Zaten normalde iştahsız olan oğlum hasta olunca daha beter oluyordu, önceki hastalıklarından edindiğim tecrübe ise ısrar etmemek gerektiği idi. İştahsızlık şöyle dursun ateş düşürücüleri içmemek için direnmesine ne demeli :)

Calpol ve ibufeni dönüşümlü olarak 3-4 saatte bir veriyorduk daha doğrusu vermeye çalışıyorduk :) Yarısını içiyor yarısını üstüne döküyordu...Şurup içmeye genelde çocuklar bayılır bizim ki şuruplara karşı özellikle hastayken baya mesafeli. Öyle böyle derken 6. Hastalık geçti. Araştırmalarımı yaparken bir de 5. Hastalık'ın olduğunu öğrendim.  Ama onu google amcaya sormak istemedim. Okuyunca başımıza gelir korkusuyla, amaaan amaan evlerden ırak diyip, dilimi ısırdım. 

Yavrular hasta olmasın, anne-baba telef olmasın...çaresi olan hastalıklar olsun. 
Dinimiz, amin. 





0 yorum:

 

TRİŞKADAN NAĞMELER Copyright © 2012 Design by Ipietoon Blogger Template