12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bebekle Yolculuk ve Yol Halleri

Kış mevsimi sebebiyle tıkılı kaldığımız evlerden yavaş yavaş dışarıya doğru kafayı uzattığımız bu günlerde, kısacık tatilleri kendini şehir dışına atmakla değerlendirenlerdenim. Zaten küçük bebeği olanlar bilir, kış soğuk hastalık bir yandan, bebeğin küçük olması sebebiyle mekan değişikliğini göze alamayanlar olarak evlere sığmıyoruz uzun zamandır... Hele de benim gibi gezegen biriyseniz, duvarlar mekanlar üstünüze üstünüze gelir...

1 Mayıs tatilini fırsat bilip Antalya dolaylarına doğru yola düştük. Bu bizim için Güney ile ilk uzun araba yolculuğu olacaktı ve nasıl geçeceği hakkında en ufak bir fikrimiz yoktu. Henüz 2 aylıkken Çeşme'ye bir araba yolculuğumuz vardı, o süreçte sürekli emip uyuduğu için yolculuk esnasında çok sorun yaşamamıştık. Tabi Çeşme de sıcaktan çok bunalıp sürekli ağlaması ve apar topar Çeşme'ye göre nispeten serin olan Akçay'a geçişimizden şu anda bahsetmeyeceğim :) 



Daha sonrasında üç kez Malatya'ya ananeye uçakla gidip gelmişliğimiz var, 20 günlükken, 4 aylıkken ve 10 aylıkken. Üç yolculuğumuzda da ciddi bir sorun yaşamadık. 20 günlükken zaten uyur -gezer moddaydık ikimizde :) Diğerlerinde ise uçağa binme konusunda bir fikri olmadığı için gördüğü yeni mekanı ve insanları inceleyip tanımakla geçti havadaki 50 dakikalarımız...Açıkçası havadayken değilde uçağa iniş ve binişlerde daha çok mızmızlandı diyebilirim.

Güney'in de artık araba yolculuğu yaptığımızı anlayacağı bir dönemde olduğumuz için, ilk uzun araba yolculuğumuzu 11 aylıkken yaptık diyebiliriz. Araba konusunda şehir içinde de var olan bir sorunumuz vardı: araba koltuğu meselesi :) Sağolsun Güney efendi araba koltuğunda oturmayı pek sevmiyor ama şehir içi yolculuklar nispeten kısa sürdüğü için bir şekilde oturmasını sağlıyorduk. Uzun bir yolculukta araba koltuğunda oturma konusunda sıkıntı yaşayacağımızı tahmin ediyordum ki nitekim de öyle oldu :)


Bu sebeple yanıma arabanın arka koltuğuna küçük bir yatak yapmak için bir kaç parça malzeme aldım: Bir tane kalın battaniye, küçük elyaf yorgan, küçük (ince) yastık ve 2 penye battaniyeyi çantama attım. Arabada kullanmasak bile gittiğimiz yerde kullanırım en kötü ihtimal dedim. Arabayla bir yerlere gitmenin en güzel yanı bu olsa gerek, yanına aldığın eşyanın yük olmasını dert etmiyorsun. Kalın battaniyeyi arabanın arka koltuğundaki eğimi giderecek şekilde alta serdim, üstüne elyaf yorganı ikiye katlayarak yaydım. Yastığını koydum ve iki penye battaniyeyi de üstünü örtmek için kullandım. Bence çok rahat bir yatak oldu, elime geçse diyeceğim ama benim elime geçmeyen rahat yatak değil, uyku için zaman :)

Sabah ve öğleden sonra uykularını bu yatakta uyuyarak geçirdi Güneyto. Antalya-Ankara arası dönüş yolunda ise Antalya'dan Burdur'a kadar araba koltuğunda uyudu. Uyandığında ensesi, kafası ve sırtı cıp su içinde kalmıştı. bütün kıyafetler değiştirildi. Kafasını da yanımda saç kurutma makinası olsa kuruturdum o derece ıslaktı. Araba koltuğunun bende yarattığı en büyük sorunsal da bu işte ! Şehir içinde bile 5 dakika uyusa ensesi, sırtı ve saçı terliyor. Arabaya binince üzerindeki her şeyi çıkarmama rağmen mutlaka terliyor. Arabada yaz kış klima kullanıyorum hep sıcaklık sabit olsun diye ama yok fayda etmiyor. Bu konuda icat edilmiş bir şey varda benim haberim yoksa çok üzülürüm :) Konuştuğum diğer anneler de aşağı yukarı bu sorunu yaşıyor sanırım. 

Güneyto'nun yolculuk esnasında uyumadığı zamanlara gelecek olursak...Uyumadığı zamanlarda genelde araba koltuğuna oturtmaya çalıştım. Çünkü çok hareketli olduğundan arkada mekan geniş olunca kuduruyordu miniğim. Kudurmakla kalmayıp araya düştüğü ve bunu bir oyun sandığı da oldu :) Uyanınca mola verip araba koltuğunu tekrar kuruyorduk. Çok sıkıldığında oyalayacak materyalim kalmadığında koltuktan alıyordum. 



Oylamak için ise çok sevdiği birkaç oyuncak ve daha önce pek görmediği oynamadığı yeni şeyler yanıma almaya çalıştım. İlgisini çekebilecek bir tane de hayvan sözlüğü kitabı aldım. İyi ki de almışım bununla baya oyalandı. Hatta bu hayvan sözlüğü kitabı hayatımızı kurtardı desem abartmış olmam.
Kucağıma aldığım zamanlarda dışarıyı gösterip, gördüğümüz şeyleri anlattım bunları da can kulağıyla dinledi tatlı oğlum. Yol boyunca bir kaç kez otlayan koyun ve inekleri gördü, kendince coştu :) Altını çizerek belirtmeliyim ki tüm yolculuk boyunca ikimizde hep arka koltuktaydık. 


Yolculukta beslenme konusuna gelecek olursak; zaten çok iştahı olmayan bir çocuk olduğu için hiç zorlanmadım diyebilirim.
Sabah kahvaltısını evde yaptırıp çıktık. 
Sabah uykusuna yatarken devam sütü + emzirme 
Uyandıktan sonra çilek, salatalık gibi kendi yiyebileceği bir kaç meyve, ama çok az yedi. 
Öğlen evde yapıp yanıma aldığım çorbasını içti. 
Öğleden sonra uykusuna yatarken yine devam sütü+emzirme
Öğleden sonra uyandığında ise yanımızdaki meyvelerden verdim ama yine yemedi :)
Akşama da zaten gideceğimiz yere varmış oluyorduk.

Görüldüğü üzere yemeyen çocukla yolculuk daha kolay ve zahmetsiz :)


Her şey bir yana insan yollarda olmayı bir yere varmayı, bir yerden ise ayrılıyor olmayı özlüyor. Yol özlenir mi demeyin? Özleniyor. Yeni yeni yeşillenmiş ekinlere bakarken gördüğün yeşil ile gök mavisinin buluştuğu noktayı bulmaya çalışmaksa, terapi niyetine. Baharda yolculuk her türlü can veriyor.

Bu yolculuktan çıkardığım sonuç: Güneyto artık kocaman olmuş çok rahat yolculuk yapılabilir, ordan oraya gezilebilir. Küçük kaçamaklar için planlar yapılabilir, sırada 19 Mayıs tatili var :) 



2 yorum:

Melis dedi ki...

Ne güzel bir yolculuk yapmışsınız, araba koltuklarının terletme derdi bizim de sorunumuz maalesef. Yanmaz kumaştan yapılmaları gerektiği için araba koltuklarında hep aynı materyal seçiliyormuş. Biz havlu kullanmıştık ama faydası olmadı. Terleye, terleye gidiyoruz o yüzden. Uzun yolcukluklara arabayla gitmeyi gözümüz yemiyor hala.

Unknown dedi ki...

Kumaşın özelliğinden kaynaklı ise yapacak birşey yok dediğin gibi terletme konusuna.
Ama uzun yolculuk için en rahatı uçak gerçekten de...

 

TRİŞKADAN NAĞMELER Copyright © 2012 Design by Ipietoon Blogger Template